Enerji krizini önlemiş olsa da sıcak ve yağışsız geçen kış, Avrupa’nın güç güvenliğini etkileyebilir. Uzmanlar, karşı karşıya bulunulan riskleri kıymetlendirdi.
Kış aylarının olağanın üstündeki hava sıcaklıklarıyla geride bırakılması, Avrupa’da bir güç krizinin yaşanmasını önleyen en kıymetli etken olarak bedellendiriliyor. Lakin sıcak bir kış, tıpkı vakitte kar yağışının az olmasına, su ile üretilen hidroelektrik gücün de gerilemesine yol açıyor.
DW’ye konuşan Uluslararası Güç Ajansı’nın (IEA) analistlerinden Gergely Molnar, “Şu anda, kışın başında beklediğimizden daha rahat bir pozisyondayız: gaz fiyatları Ağustos ayındaki en yüksek düzeylerine kıyasla yüzde 80’den fazla geriledi ve depolama düzeyleri, geçen yılın birebir periyoduna kıyasla iki kat fazla” dedi.
Yine de ihtiyatlı olunması gerektiğine vurgu yapan Molnar, Avrupa ve global gaz piyasalarının kırılganlığını korumakta olduğuna işaret ederek, “Dışarıdan kaynaklı rastgele bir risk istikrarsızlığa yol açabilir. Esneklik sağlayan alan kalmadı” diye konuştu.
2022 yılında Avrupa Birliği’ndeki (AB) gaz talebi, bir evvelki yıla nazaran yüzde 13 oranında geriledi. Bu, bugüne kadar kaydedilmiş en büyük düşüş.
Aslında IEA analistine nazaran, hidroelektrikle üretilen elektrikte 2022’de yüzde 18’e varan bir düşüş olmasaydı, daha da fazla gaz tasarrufu sağlanabilirdi. Molnar, hidroelektrik güç üretimindeki gerilemenin, gaz tüketiminde artışa yol açtığına dikkat çekti.
Daha az hidroelektrik, daha fazla fosil yakıt demek
Hidroelektrik enerji Avrupa’nın en büyük ikinci yenilenebilir güç kaynağı ve Eurostat datalarına nazaran 2020’de AB’nin elektrik gereksiniminin yüzde 17’si bu kaynaktan karşılandı.
Şu anda Avrupa depolarındaki su ölçüsünün, Fransa’daki kurak kışa ve Alplerdeki az kar yağışına karşın, 2022 yılında kaydedilen düzeylerden neredeyse yüzde 15 daha yüksek olduğunu aktaran Gergely Molnar, “Ancak su düzeyleri kıymetli ölçüde dalgalanabilir” dedi ve hidroelektrik güç üretimi konusunda çok fazla belirsizlik olduğunu kaydetti.
Uluslararası Hidroelektrik Birliği (IHA), su tesislerinin iklim değişikliğini hafifletmekte rol üstlenmeleri ve güç dönüşümünü desteklemeleri için önemli yatırımlara gereksinim duyulduğuna işaret etti.
Birliğin araştırma ve siyasetler kısmı lideri Alex Campbell DW’ye, “Şebeke seviyesinde esnekliğe duyulan gereksinim, güneş ve rüzgar teknolojilerinin güçlenmesiyle birlikte daha da artacak” dedi. Campbell, yeni altyapılarla sellerin ve kuraklıkların yönetilebileceğini de kelamlarına ekledi.
Su sıcaklıkları nükleer enerjiyi tehdit ediyor
Yaz aylarında su düzeyinin düşmesi ve su sıcaklığının yükselmesi nükleer güç üretimini de etkileyebilir. Zira ırmak suyu ekseriyetle nükleer santrallerde ısının deşarj edilmesinde kullanılıyor.
