Karar muharriri Ahmet Taşgetiren, 23 Haziran seçiminden sonra yine tartışılmaya başlanan sistem tartışmaları hakkında “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin gerçek sahibinden kelam ediyorum. Bunun MHP önderi Bahçeli olduğunda sanırım hiç kimsenin kuşkusu yoktur” tespitini yaptı. “MHP iktidar ortağı üzere bir statüyü kullanıyor” diyen Taşgetiren, “Bahçeli’yi AK Parti’nin yüreğini yakan bu sonuçlar hangi boyutta ilgilendiriyor? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi üzerinden ‘Ak Parti’ye format atma’ üzere bir ‘Akıl’ mı Bahçeli’yi bu role soyunduruyor?” diye sordu.
Taşgetiren’in “Sistemin gerçek sahibi!” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin gerçek sahibinden kelam ediyorum. Bunun MHP önderi Bahçeli olduğunda sanırım hiç kimsenin kuşkusu yoktur.
İstanbul seçimlerinde Ak Parti’nin kaybı tahlil edilirken bunda Cumhurbaşkanı’nın “Parti lideri” olarak meydanlara çıkmasının da hissesi olduğu gündeme geldi.
Sonuçlar bir yandan “Cumhurbaşkanı da kaybedenler arasında” yargısına yol açarken öbür yandan da “Partili Cumhurbaşkanı toplumun adalet hissini yaralıyor” değerlendirmesini getirdi.
Konu kaçınılmaz olarak Ak Parti’nin gündemine girdi. İstanbul’da seçim kaybının en çok Ak Parti’yi yaralamasından daha natürel ne olabilir. 25 yıl sonra kaybediyorsunuz İstanbul’u, 11 seçimdir kazandıktan sonra birinci kaybı yaşıyorsunuz ve MHP ile ittifaka karşın 9 puan üzere bir farkla yeniliyorsunuz.
Yenilgi MHP’nin hanesine de yazılıyor lakin onunkisi biraz “komşudaki cenaze”ye ilgi mesabesinde. Asıl ağıt yakacak olan muhakkak ki Ak Parti. Gerçekten Küme başkanı Naci Bostancı başı çekti, lider vekillerinden biri olan Ömer Turan peşinden geldi ve “Sistem gözden geçirilebilir” dediler. Münasebetleri de son derece temizdi. “Yeni sistemin üzerinden bir yıl geçmişti, bu müddet içinde uygulamalarda aksaklıklar olması olağandı, öyleyse kimi düzenlemelere gidilebilirdi. Bu mevzuda çalışılacaktı.”
Bu kadar suçsuz bir çıkışa bile tahammül etmedi Bahçeli. Çabucak ayar verdi. Ona göre “Bunlar kamuoyu önünde konuşulacak şeyler miydi!” Ona göre “Sistem tartışmaları bitmişti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni yozlaştırma çalışmaları ülkemize ihanetti.”
Bu kadar kesin ve keskin bir sahipleniş, eminim Ak Parti yerlerinde bile yadırgatıcı bulunmuştur.
***
Bahçeli’nin hangi vazgeçilmez münasebete dayanarak sistemi kutsadığını anlamaya çalıştığımızda dişe dokunur bir şey bulmak mümkün olmuyor.
Ortada MHP bakımından şu sonuçlar var:
– En başta Bahçeli Ak Parti ile kurduğu alaka sayesinde Düzgün Parti ayrışması sırasında MHP’deki tesirini korudu.
– Yaşanan süreç içinde MHP bir kayıp yaşamıyor.
– MHP iktidar ortağı üzere bir statüyü kullanıyor.
– Bahçeli, Güzel Parti’nin tabandan kopuş sağlamasının önünü bu yolla alabiliyor.
– Bürokraside aktifliğe sahip olabiliyor.
Ak Parti bakımından durum şu:
– Evet, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, doğum öncesinde de doğum sürecinde de MHP’nin AK Parti’ye verdiği dayanağın eseridir. Ak Parti, MHP’nin verdiği takviyeyle mutlak bir iktidar kullanıyor, denebilir.
– Sistemin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a harikulâde yetkiler verdiği de bir gerçektir. Bu bakımdan şayet amaç “mutlak iktidar” ise Cumhurbaşkanı’nın tahminen fakat Mustafa Kemal’in kullandığı iktidara benzeri bir güç sahibi olduğu doğrudur. Bu da MHP sayesindedir.
– Lakin bir yılın sonunda İstanbul üzere bir sembol kentte dramatik bir mağlubiyet gerçekleşmiştir. 31 Mart öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan nerede ise bütün varlığı ile meydandadır. 23 Haziran’da ise son düzlükte meydana inmiştir. 31 Mart’ta da mağlubiyet vardır, 23 Haziran’da da. Seçim mahallî seçimdir ancak Cumhurbaşkanı’nın meydana inmesiyle genel seçim havasına girilmiş, kayıp da Ak Parti yanında Cumhurbaşkanı’nın kaybı sayılmıştır.
– Kaybın sebepleri sıralandığında birinci sıraya ne konur, bunu Ak Partililer de araştırıyor, siyaset analizcileri de yazıp duruyor. Bunlardan en azından birisi “Cumhurbaşkanı’nın parti hüviyetle meydanlara çıkması” değil midir? Ak Partililer Cumhurbaşkanının her yaptığını hoş görseler bile, onların çocuklarının “Bu işte bir adaletsizlik var, bir yanlışlık var” dediklerini artık hem Ak Partili babalar, hem de cümle alem biliyor.
***
“Partili Cumhurbaşkanı” ile sisteme giren yalnızca seçim propagandası değil hiç kuşkusuz, sistem içinde pek çok alanın politikleşmesi olgusu da sistem sorunu olarak kayıtlara geçiyor.
Yani işin özeti şu ki: Bir yıllık uygulama sonucunda Ak Parti’nin İstanbul Adayı, deyim yerinde ise “Deve dişi” gibi bir aday, bütün medya abanışına karşın 9 puan farkla kaybetti.
Daha değerlisi, İstanbul sonucunun seçmen tabanında çok daha önemli bir “kaynama”nın sonucu olduğu değerlendirmesi. Yani bugün bu sonuç var, önlem alınmazsa “tsunami”si de gelebilir.
Bence sorulması gereken soru şu:
-Bahçeli’yi AK Parti’nin yüreğini yakan bu sonuçlar hangi boyutta ilgilendiriyor?
-Ak Parti’ye bedel ödettiği açık olan “partili cumhurbaşkanı” statüsü Bahçeli tarafından hangi memleket gerçeğinin eseri olarak görülüyor ki böylesine savunuluyor?
-Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi üzerinden “Ak Parti’ye format atma” gibi bir “Akıl” mı Bahçeli’yi bu role soyunduruyor?
Ben de anlamaya çalışıyorum bana nazaran Ak Parti de anlamaya çalışmalı.
