Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın eski metin müellifi Aydın Ünal, 4 yıl sonra yine Yeni Şafak gazetesinde yazmaya başladı. Ünal, “Eğer Türkiye’nin yanlış giden işleri varsa, sorun şunda ya da bunda değil sende ve bendedir; tahlili de şu ve bu değil sen ve ben bulacağız.” fikrini lisana getirdi.
Ünal yazısında, “Geriye dönüp bakınca, 12 Eylül öncesi anarşiden darbeye, koalisyon periyotlarının karanlığından 28 Şubat’a, 17 Ağustos sarsıntısından ekonomik krize, 15 Temmuz darbe teşebbüsünden 6 Şubat sarsıntısına kadar ne çok afet, felaket, badireyi yaşadım, yaşadık. “Her şey bitti” denilen anlardan sonra Türkiye’nin ve aziz milletin nasıl doğrulup yıkılanı yine yaptığını, bozulanı onardığını gördük. Hakkı da teslim edelim ki, yaşanan her aksilikten millet olarak az ya da çok ders aldık; yanlışları daha az tekrarlar olduk, bazen yavaş, bazen süratli ancak daima ileriye yol aldık.” sözünü kullandı.
Ünal şunları kaydetti:
“Her şeyin daha berbata gittiğini, eskinin bugünden güzel olduğunu, sıkıntıların tahlilsiz olduğunu söylemek ya hakikati inkârdır ya da ümitsizlik halidir. Hakikati inkârın tedavisi yoktur; ümitsizlik yersizdir. Ne kadar yıpratılmış ve örselenmiş olursa olsun, “iyiler her vakit kazanır” kelamına yürekten inanıyor hatta Müslüman olmanın bir gereği olarak iman ediyorum. Yaşadıklarımdan yola çıkarak, tekrar o da hırpalanmış “değişim kendinde başlar” kelamına bütün kalbimle katılıyorum.
Eğer Türkiye’nin yanlış giden işleri varsa, sorun şunda ya da bunda değil sende ve bendedir; tahlili de şu ve bu değil sen ve ben bulacağız. Uzun bir sükûtun akabinde yazmaya yine başlarken en büyük sorunumun umudu, bilhassa de gençlerin umudunu artırmak eforu olduğunun altını çizmek istiyorum. Ben bir ayna tutacağım. Sana seni göstermeye, iyiyi, hoşu, umudu çoğaltmaya çalışacağım. Yanı başınızda sizi zalimce fakat hesapsızca ve yerli yerinde eleştiren bir ya da birkaç dostun olması eşsiz zenginliktir. Övgüyü herkes yapar; yapan eleştiriyi gerçek ve samimi dostlar yapar. İnsanı övgü değil, yerli yerinde yergi üste taşır.
Demem o ki; bizim ayaklarımız yere sağlam basar çünkü fikirlerimiz de aksiyonlarımız de Hak ve hakikat üzere yükselmiştir. Onun için bugüne kadar dönmedik, rüzgâra, fırtınaya aldırmadık, menfaatin değil Hak ve hakikatin yanında durduk. Yanlışsız bildiğimiz yol ve istikamette sebat ettik. Kimi vakit o denli gerekti sustuk, kimi vakit tüm gövdemizle hengamelerin içinde olduk. Nihayetinde kelamımız güzel ise hakikatin teslimidir. Kelamımız incitiyorsa, bilin ki samimiyetimizin, hasbiliğimizin, dostluğumuzun yansımasıdır.
